Oyuncağı olmadığı için kitap yerine kitaplarla arkadaş olan Küçük İskender 59 yaşında.
Dört yıl önce hayatını kaybeden Küçük İskender 59 yaşında. Hayatı boyunca edebiyatımıza pek çok şiir kazandıran Küçük İskender, Çağdaş Türk şiirinin değerli temsilcilerinden biridir. Ölümü sevenlerini üzdü ama yazdığı mısralarla hep hafızalarda yer edindi. Çocukken oynayacak çok oyuncağı yoktu; ama kitapları vardı…
İskender, 28 Mayıs 1964’te İstanbul Fransız Hastanesi’nde Över Ailesi’nin oğlu olarak dünyaya gelince ailesi ona “Derman İskender” adını vermiş. Ailesinin beklediği aslında bir kız bebekti; ama erkek bebek olarak dünyaya geldi. Hayatı boyunca ailesini birçok kez şaşırtacak olan İskender’in ailesine verdiği ilk sürpriz bu an oldu…
Babası grafik sanatçısı Derviş Över’den defalarca nefret ederek büyüyen bir çocuktu. Otoriter bir baba olan Derviş Bey’den çok dayak yediğini hep dile getirirdi. Babasına karşı duyduğu o çocuksu duyguyu Radikal gazetesinde yayınlanan Kenan Evren’e yazdığı bir mektupta da dile getirecekti. Bir yerde şöyle dedi:
“Senin sayende ailemiz çöktü”
”Ailemiz de senin sayende çöktü; Komünist babam, arkadaşlarının eziyetlerine ve yaşadığı coğrafyanın genç, orta yaşlı, özenle seçilmiş güzel insanlarının katledilmesine tanık olurken önce kendini, sonra evini yok etti. Akademik eğitim almış bir ressam olmasına rağmen Tünel’de yarı yanmış, pis bir binanın karanlık odalarında can verdi.”
İstanbul sevdalısı bir şair
Hayatı boyunca en sevdiği yer İstanbul’du. Onun yeri her zaman farklıydı. Bu şehirde her özel duyguyu tattı; Hayatını burada öğrendi. Dünyaya gözlerini açtığı, babasından dayak yediği, şiirlerini yazdığı, babasının öldüğü şehirdi burası…
Annesini ise Mehmet Erte ile yaptığı bir röportajda şöyle anlatmıştır:
Annem Beyoğlu’ndan. Lise terk bir kadın. Anneannemin ilginç bir ortamı vardı: Mesela İngiliz Kemal’in eski eşi. Annemin bakireliği bu tip insanlardan duyduğu farklı hikâyelerle süslü… Ama anneminki zor bir aile; Sorunlu ve despotik babanın zulmü yorucudur. Babam annemi görüp beğenince annem neredeyse babamı tanımadan ‘evet’ dedi ve ben 18’inde doğdum.”
Kitaplarla vakit geçiren bir çocuk
İskender, anne ve babasının yanında pek oyuncağı olmadığı için kitaplar yerine kitaplarla vakit geçiren bir çocuktu. Durum böyle olunca edebiyata yönelmesi kaçınılmaz oldu… Akabinde İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’ne girdi. Burada 3 yıl devam etti ve ayrıldı…
İskender, lise eğitimini Kabataş Erkek Lisesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girdi. Son sınıfa geldiğinde okulu bıraktı. Yaşadığı dönemdeki faşizm olgusunu kabullenememiştir. Kendini elleri çivilenmiş bir çiftçinin kadavrasına bakarken bulduğunda daha fazla devam edemeyeceğine karar vermişti.
Bu durumu şöyle açıklamıştır:
“Vücudumu besleyemedim”
“Öldürmek yetmezmiş gibi, hâlâ sözünü etmeye çalıştığımız bir vatanseveri kalbini açarak, mümkünse hücrelerine kadar inerek öldürme eğilimine karşı koyamadım.”
Edebiyatın hayattaki değeri
Edebiyat hayatındaki en değerli şey olmuştu. Özellikle eğitim sürecini edebî açıdan değerlendirmiştir. 1980’li yıllardan itibaren edebiyat dünyasında kendine yer edinmeye başlamıştır. Edebi hayatı boyunca şiir, deneme, şerh, roman, günlük, derleme ve eleştiri gibi birçok bölümde kaleme almıştır. Yeraltı edebiyatının orijinal isimleri arasında adı geçen İskender de birçok kitabında hayatından alıntılar yapmıştır.
Küçük İskender öldü
Okurunu “İkinci Veliz” adını verdiği şiir-metin-günlük kitabıyla karşılayan küçük İskender’e kanser teşhisi kondu. Hastalığının ilerleyen dönemlerinde Bodrum’daki evinde tedavi görerek hastalığını atlatmaya çalışıyordu. Ancak arkadaşları şu duyuruyu yaptı:
“ Sevgili dostumuz küçük İskender’i bu akşam kaybettik. Cenazesi 4 Temmuz Perşembe günü öğle namazında Ortaköy Büyük Mecidiye Camii’ne defnedilecektir.”
Küçük İskender savaştığı kansere yenik düştü; Geçti…